25 Eylül 2016 Pazar

Neyin şerefine?





Kalkıp gitsek seninle. Adını, yerini, mevsimini hiç bilmediğimiz bir yere. Otursak sahilde elimizde bir kaç şişe, içinde ne olursa. İnsanların sesleri çok uzaklardan duyulsa. Sadece 'yaşıyoruz' der gibi. Dalgası vursa ayaklarımıza denizin. Bazen sert, kimi zaman serin. Bir sessizlik alsa bizi koynuna, bir huzur. Ayın denizde titreyen ışığı aydınlatsa bizi. Hafiften bir ruzgar, sıcak sayılan kumlar. "Neyin şerefine?" diye sorsam sana açarken şişeyi. Gülümsesen yüzüme "çok küfür biliyorum da etmeyeceğim lan!" der gibi. 


Eskiden konuşmasak hiç, yarından bahsetmesek, bugünü anmasak, soru sormasak, cümle kurmasak. Hatta birbirimizi bile tanımasak. Sen sussan uzun uzun, ben sussam olabildiğince. Mümkünse bir kaç saat daha uzun sürsün o gece. Dinleyecek çok şeyimiz var içlerimizde. Kalkıp gitmediğimiz şehirlerimiz var, tutup kolundan "seviyorum ulan!" diyemediklerimiz. Etmediğimiz küfürlerimiz var, okkalıca atmadığımız tokatlar. Ağlamalarımız var içimizde tuttuğumuz. Kahkahalarımız var günü daha gelmemiş. Adımız var. Biz varız ulan. Bu simsiyah denize karşı biz varız. Sırtımızı dayamışız yokluğa, meyyalimiz hep olmazlara. Yok saysalar da varız. Sevmeseler de gitseler de varız. Sustuğumuz kadar, arta kaldığımız kadar varız. Biz de biliyoruz ezbere şiirler. Biz de okuyoruz o malum kitapları. Siz giderken biz dönüyoruz o sokakları. Sonra bir akşamüstü oturup kalıyoruz bir bankta. Derleyip toplamakta zorlanıyoruz içimizi. Karışmıyoruz etliye, sütlüye. Sevmedi diye hesap sormuyoruz kimseye. Derdimiz bizimle bizim. Bak biraz önce denize attığım boş şişede. 


Sen sus da ben dinleyeyim. Sen sus da ben öğreneyim. 

Yeni bir şişe açıyorum. Neyin şerefine? Neyin?











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder