6 Mayıs 2015 Çarşamba

Geçmişini Arayan Adam.


Her yeni gün güzelliklere gebe değil miydi özünde? Yarından korkmanın zehri genzini neden yakıyordu?

Çiçeklenen ağaçlar neden bal tadında huzur müjdelemiyordu artık? Ilık rüzgarlar neden lezzetli kokular sunmuyordu?

Unutmak insana özgüyken neden en çok da o unutamıyordu? Neden her ağladığında hapsoluyordu çocukluğunun içine? Zamanın duvarlarına çarpmak neyi anlamlı kılıyordu geçmişinde? Jilet kesiği acıları ne anlıyordu gün yüzüne çıkmaktan? Adını koyamadığı korkuları, huzurları gölgelemekten ne anlıyordu?

Öfke nöbetleri tutuyordu ruhu, yüreğinin cepleri oynayamadığı oyunlarla doluydu. Uçurmadığı uçurtmalar her ağladığında karşısında dururdu.

-

İçinde birike duran çaresizliği düşünüyordu o sabah. Yarı karanlık sokakta kısa adımlar atarak ilerliyordu. Saat altıyı vurmuştu, sokak ışıkları hala yanıyordu.
Yağmur henüz dinmişti. Bu yüzdendi taze biçilmiş çimen kokusu. Dalgaların sesleri martıları uyandırıyordu ve rüzgarın armonisine karışıyordu martıların çığırtkan günaydınları. Sanki günlerdir yürüyordu.


O gecenin diğerlerinden farklı olduğunu biliyordu. Aklına gelmeyen tek şey vazgeçmekti. Çünkü duyuyordu. Geçmişinin duvarları bir başka kütürdüyordu. Beyninin zulalarını yokladı. Cevaplarına sorular arıyordu. Bulamadıkça güneş doğuyor, bulamadıkça güneş batıyordu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder