29 Temmuz 2015 Çarşamba

Gerekli'lik Hali



Kirpiklerinden dökülürken bu şiir,
Ben sana gerektim
Sen bana.


Attila gibi sevmek,
Süreya gibi beklemek,
Ve
Nazım gibi ölmek;
Benim ne'me gerek.

*

Bir ve tek..
Bana, sen lazım
Bana, sen lüzum
Bana, sen gerek.



15 Temmuz 2015 Çarşamba

Araf




İki aşk arasındayım.
Biri beni bilmiyor.
Biri artık tanımıyor.

-

Öyle bir zaman ki;
Bazı şiirler, yağmurun dinmesini
Bazı uzaklıklar, mektubun gelmesini beklemiyor.



Ah



Anlamak ister gibi yokluyorum bu gece içimi. Hiçbir sızı yok. Geçmişin ağırlığı yok üstümde. Yolunca yordamınca unutmuşum unutulması gerekenleri.


Ah, Sayın Süreya
Buna dair de bir şiir söylemeliydin.


11 Temmuz 2015 Cumartesi

Bir Lahza




Gün doğmak üzereydi,
Zaman durmak üzere.
Çiçek açmak üzereydi,
Yağmursa yağmak üzere.

Uçurtmalar havalandı birden kuşlar eşliğinde.. Serçenin yüreği hızla çarptı kanat açtığında.Çiçekler, güneşe döndüğünde renklerini, o yorgun kedi serçeyi kovalamaktan vazgeçti. 

Martılar balıklara aşık oldular, balıklarsa uçmaya. Dalgalar, sahille tutuldular, rüzgarlarsa dalgalara. Göz açıp kapayıncaya kadar, hepsi zamanı unuttular.

*

Ve birden dağıldı bulutlar. Bir arı, bir menekşeye kondu. Bir anne, şefkatle bebeğine dokundu. Bir amca yavaşça doğruldu ve bir çocuk körebe oldu. Bir teyze az önce ıhlamur kaynattı. Biraz yağmur yağdı, biraz güneş açtı. Fesleğen koktu tüm sokaklar ve ıhlamur kokusu evin odalarına yayıldı.

Bu sabahtı; elimi tuttuğu an, hissettiğim sanırım bu kadardı.






7 Temmuz 2015 Salı

Kim Kime?





Olmayışının da manası var aslında.
Ya,
Bir gün herkes sevdiğine kavuşursa?
Nasıl olacak o zaman dünya?
Düşünsene..
O bana, 
Ben sana,
Sen ona,
O başkasına.
Kim kime? 
Dum duma. 

Piraye gelsin.
Bence hepimiz muhtacız ona.




5 Temmuz 2015 Pazar

Bir Adam




Zamanının en kuytu köşelerine saklamıştı anılarını. Uzandıkça dokunamıyordu onlara. Çocuk olduğu zamanları hatırlıyordu yarım yamalak, erik ağacını hatırlıyordu hala tırmanmaya korkarak. Sonra paslı teneke kutuları geliyordu aklına ve lastiği olmayan sapanı. Sokağın toraman çocuklarını hatırlıyordu, bir de onlardan yediği dayakları. Çocuk olmayı hatırlıyordu, beş dakika önce küsüp, beş dakika sonra barıştığı.

 Çocuk olmak, her zaman ızdırap yüküydü geçmişinde. Oynayamadığı oyunları, boynu bükük veballerini yüklüyordu günlerine. Zaman, geçmekten vazgeçiyordu bazen. Dünya duruyordu. Hesabı sorulmuyordu bazı şeylerin ve ödenmiyordu minnet borcu senelerin. Umarsızlık, paçasından akıyordu geçmişinin. Kapalı zarflar misali, gizli kapaklıydı bazı zamanlar. Kilitler ardında, bu günden çok uzaktılar. Babasının annesine indirdiği tokatları hatırlıyordu. İçindeki tarifi olmayan kağıt kesiği acıları anımsıyordu. Baktığı kadar göremediği, aradığı kadar bulamadığı bir yerdeydi gençliği.

Hep böyle söylerdi.


Bir gün bir kapıyı açtı usulca. Kulağa hoş gelen, onu içine çeken bir ezgiydi. Rast makamında 'Yine Bir Gülnihal' çalıyordu eski bir radyo. Zeki Müren onun için söylüyordu ıhlamur kokan kapılar ardında. Ihlamur ki dedesinin evi kokardı. Gitmese olmaz, görmese olmazdı.