31 Mayıs 2017 Çarşamba

yara





Yarası büyük olanın ibrahim, acısı çok; yarası derin olanın sızısı ince olur. Şarabı doldur da gel şöyle karşıma otur.

ibrahim uzun zaman oldu iki kelam etmeyeli seninle. yolun düşmez oldu içime. halbuki yerim yurdum belli. yolum belli, sonum belli.

ah be ibrahim. yarası çok olanın güneşi doğmaz dediler inanayım mı? sokağı çıkmaz olur dediler, ağrısı bitmez olur. sen söyle, doğru mudur?

yaralar iyileşmez mi ibrahim? geçmez mi sızısı? hep mi bizi bulacak aşkın en belalısı? hep mi bizim kıracaklar kadehimizi, hep mi sökecekler içimizi?

ibrahim. uçurtma uçurmadık diye evvelinde, gökyüzü vermeyecekler mi şimdi bize? şiir okumadık diye düğüm düğüm mü olacak boğazımız?

hep mi ıssız kalacak sokağımız, hep mi kimsesiz kalacak durağımız?

ah be ibrahim, acısı geçmiyor bazı izlerin.
acısı geçmiyor bizlerin.




30 Mayıs 2017 Salı

her akşam aynı saatte




Izdırap yükü omuzlarımda diyordu, boynu büküklüğünü anlatırken. Oldu olası konuşmazdı dertlerinden. Sormadıkça söylemezdi. Zamansız ölülerin anıları kaplamıştı her yeri. Eski mobilyalar, tozlu pencere, saksıda kurumuş çiçek, duvardaki çerçeve. Her akşam bu saatlerde bir plak seçerdi. Her akşam bu saatlerde rakısını sek içerdi. Batmak üzere olan güneş bir perde gibi örtüyordu odanın içini ve odanın içiyle kendi içini. Gündüzün kalabalığı, hınca-hınç oluşu kayboluyordu gece olurken. Her akşam aynı saatte anımsıyordu onu. Aynı koltuğa oturuyordu onunla, aynı şişeden aynı rakıyı dolduruyordu. Zihninin zamana yenik düşmesine imkan vermemek içindi tüm bu tekrarlar. Onu, her akşam aynı saatte bu yüzdendi misafir edişi. Aslına bakılırsa oldu olası sevmezdi olmayan bir şeyi var etmeyi; sevmezdi hiç, giden birini gitmemiş farzetmeyi. Bunca sevmeyişine rağmen batağına düşmüş kötü bir alışkanlık gibi her akşam aynı saatte tekrar ediyordu bu ritueli.

Her akşam aynı saatte rakısı sek, kendisi tek kalıyordu.

Giden mi? Elbet dönmüyordu.





24 Mayıs 2017 Çarşamba

(S)EN




Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar,
Ben sevilmediğim için çirkinim.
Sen, bir deli martısın Boğaziçi'nde
Ben, Ankara'da garip bir serçeyim.

Senin omzuna dökülür saçların
Ben yollara düşerim
Sen ne zaman kızsan rüzgara
Ben uçurtmalara küserim.

Sen bir şarapsın kırmızı
Ben içine buz atılmış susuz bir rakı
Sen sokağın başı
Ben sokağın çıkmazı

Ah, içimin oyuğu
Ah, içimdeki ince sızı.
Yolumuz ayrı
Bundan gayrı




11 Mayıs 2017 Perşembe

İçimin Oyuğu






Kısa şiirleri sevdim oldum olası
Devrik ve eksik cümleleri
Saçlarını sevdim en çok
Bir de kirpik diplerini

Geçtiğin sokakları sevdim
Beklediğin durakları
Martılarını sevdim vapurlarının
Bir de saçlarını okşayan rüzgarları

İnce kitapları sevdim
Uzun öyküleri
Sana yazılan şiirleri 
Bir de sana dairleri




Ah benim ince sızım
Ah içimin oyuğu
Bir seni
Bir de İstanbul'un akşamüstülerini