Adını hiç bilmediği sokaklarda buluyordu kendini. Elleri ceplerinde yürümenin içini titreten yalnızlığını hissediyordu. Zaman şakaklarında atıyordu sanki. Islak rüzgar, gerilmiş boynuna çarpıyordu. Şahdamarından alev alev yanan göğsüne doğru akıyordu. Elleri buz kesmişti, kulakları neredeyse donmuştu. Avaz avaz bağırmak istedi. Kusmak istedi nefretini. Her şeye yeterdi ama bir tek buna yetmiyordu cümleleri. Neresinden çekip, neresinden çevirecekti?
Sustu. Uzaklardan bir martı sesi duyuldu. O keskin iyot kokusu yeniden ciğerlerine doldu. Oldu olası sevmezdi denizi. Çünkü, o sakin sahil kasabalarına hiç yolu düşmemişti.
-
Sabahın olmasını istedi bir an. Hiç bilmediği bir yerdeydi. Hiç dönmediği köşebaşları, hiç edinmediği arkadaşları olmuştu. Buraya nasıl gelmişti? Neden burada durmuştu?
Yanıp yanıp sönen sokak lambasına takıldı gözü. Kalbinin soluk soluğa atışını hissetti. Kalbi, içinde öylesine duran bir et parçası değildi. Zihninin boş duvarlarında yankılanıyordu sesi. Dudakları uyuşuyordu ve rüzgar tokat gibi çarpıyordu. Sabah henüz oluyordu. Sokak lambaları hala yanıyordu.
Bazı geceler neden böyle son buluyordu? Sorular kolaydı ama cevapları yoktu.