Ne zaman İstiklâl'de yürüsem,
Markiz Pastanesi düşer aklıma,
Sonra Ayten'i düşünürüm.
Ellerim ceplerime gider, gözlerim uzaklara dalar ve içime bir 'Ümit Yaşar Oğuzcan' dolar.
Ne zaman içine girsem; gözlerim Ayten'i arar.
Ne yediğimin anlamı kalır bana, ne o an yaşadığımın.
Acaba hangisindeydi masaların?
Acaba Ayten'i nasıl vurdular?
-
Ben pek çok şiiri bilirim ezbere. Pek çok aşka şahit olurum şiirlerle. Ama şairin dediği gibi çok başkadır Ayten'in yeri..
"...Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim,
Ayten'i övecekseniz,
Ne âlâ oturabilirsiniz..."
-
Ne zaman İstiklâl'e düşse yolum, kendimi Markiz Pastanesi'nde bulurum.
Zaman durur, herkes kaybolur.
Ben ezbere bildiğim şiiri okurum,
Ayten başkasının olur,
Şair sevdiğini vurur..
Tam da o an düşünürüm.
Ayten bilseydi bu kadar sevildiğini,
Bilseydi "Milyon Kere Ayten" şiirini,
Kirletir miydi başkasına giderek yüreğini?
Şair olmanın gereği miydi kavuşamamak?
Ayten'e mi özgüydü şiir olmak?
-
Ne zaman Markiz Pastanesi'ne düşse yolum, 'Ümit Yaşar Oğuzcan' olurum.
Önce Ayten'e aşık olurum.
Sonra da O'nu vururum.