17 Mart 2016 Perşembe

Veda Havası






gel ibrahim. hoşgeldin.

bu gece çok farklı öncekilerden. bu gece ibrahim, vazgeçeceğim verdiğim tüm sözlerden.

otur ibrahim.

hani bir acıdan bahsederdim sana bağzı geceler. hani bir düğüm derdim boğazımda. hani nefes alamazdım da..

evet, evet ibrahim. vakti geldi. kimse bilmez be ibrahim. jilet kesiği bir yaram var. bir ben bilirim acısını, bir de yârâdan anlar.

yıllar oldu ibrahim. geçmiş dedikleri vuku bulmadı hiç. geçip gitmedi. tam geçti dedik de demek yetmedi. buram ibrahim. tam da buram..

bir yer var boynumda bir tek onun bildiği. geceler boyunca korkup da gizlendiği. buram işte ibrahim. tam da buramda yara dediğim.

çok! sevdim diyeceğim de ibrahim. çok demek yetmeyecek bilirim. ellerini düşünürüm bazen, bağzı zamanlar hayaline takılır zihnim. yıllar geçti derim de kokusunu unuttum demeye varmaz dilim. ibrahim. buramda bir yara, şah damarıma ramak kala.

bir masal vardı ibrahim. hani bir tane yumurta.. hani kuğu olurdu masalın sonunda. ne vakit korksa bunu anlatırdım ona. hiç duymamış gibi dinlerdi baştan sona. her şeyi anladım da yokluğunda. bu masal olmadan nasıl da..

O, buramda uyurken(!) dursun isterdim zaman. dursun isterdim de durmazdı ibrahim. her gece kirpiklerini izlerdim. kirpiklerinin, imkanı yoktu rastgele dizilmelerinin. buramda uyandığı bağzı sabahlar, bir başka bakardı sanki gözleri. günaydınlara ibrahim, nasıl da yakışırdı sesi. ah! ibrahim. ah.

Anlat derdin ya hep. çektiğim acının tarifi yok, bundan sebep.

gidişi ibrahim. bir türlü akıl-sır erdiremediğim. bir türlü gitti, bitti diyemediğim. gidişi ibrahim, dönecek sanıp da her gece beklediğim.

ah ibrahim. nicesi boşa emeklerin. nicesi boşuna sevmelerin. kimse bilmez de ibrahim,  çok sevdim, yârâdan şahidim benim.


bakma gözlerime öyle. ağlıyorum basbayağı ağlıyorum işte. gizleyecek gücüm kalmadı ibrahim. bekleyecek takatim de.

vakit tamam. bu benim ilk ve son vedam. kapansın bu yara, ölüm bizi bulmadan.



bundan sonrasının zordur izâhı,
dokunursam izi kalır
konuşursam âhı.





                                     

   *Ahmet Kaya, Veda Havası adlı parça çalınıyor..









7 Mart 2016 Pazartesi

Kuşlar






Hiç bilmediğimiz bir yerde hiç duymadığımız sesleri dinledik birlikte. Nereye gittiğini bilmediğimiz, nereye varacağını düşünmediğimiz kalabalık bir otobüsteydik. Ankara, çatık kaşlı ayaz günlerinden sıyrılmıştı. Adeta gülümsüyordu, ya da bana öyle geliyordu. İlk defaydı kalabalıktan bunalmayışım. İlk defaydı insanlardan kaçmayışım. Sayamadığım kadar sokaklar geçmiştik, hatta bir küçük bebek dahi sevmiştik. Biraz sonra durmuştu otobüs ve biz inmiştik.


Zar-zor inmiştik o malum durakta. Ben ona bakıyordum, o ise benden uzaklara. Bir anda gözleriyle gülümsedi, nasıl anlatılır bilmiyorumki.. Gözlerinden kuşlar havalandı bir anda sanki. Doksanlarca, yüzlerce kuşlar. "İşte!" dedi. "Haydi!"

*

Elimden tutup çekerken "uçuyorum" hissine kapıldım. Belki bundandı yemyeşil çimenlere uzanınca ancak ayıldım. Durak nerede kaldı, otobüs ne kadar yol aldı.. Farkına varamadım.


Konuşmadı uzunca bir süre. Belki bir kaç dakikaydı, belki daha fazlaydı. Bulutlar, ağır aksak geçiyordu gözlerimin önünden. Sırt üstü uzanmak dedim içimden, gökyüzüne bakmak için yaratılmış olmalıydı. Kulağıma çekirge sesleri geliyordu uzaklardan. Adını bilmediğim bir koku doluyordu ciğerlerime. Dedem karanfil çiğnerdi ben küçükken, sanki o kokuya benziyordu. Ya da..

Bir anda gözleri belirdi karşımda. İşaret parmağını dudaklarıma getirdi. 'Duyuyor musun?' dedi. Kalbimi mi, demek istedim. 'Kanat sesleri*' dedi, 'Geliyorlar, kuşlar..'


-

Sessizce yürüdük bir süre. Konuşmak istiyordum onunla ve konuşmak istediğim kadar susuyordum. Kanat sesleri demişti, neden duymuyordum.

Uzaklardan çocuk sesleri geliyordu. Arasıra cılız bir köpek havlıyordu. Rüzgar da hafiften yokluyordu. Güneş nöbeti devrediyordu geceye, kuşlar uçuyordu.

Biliyordum.
Kanat sesleri içimden geliyordu
ve bir tek o duyuyordu.

Kuşlar,
gözlerinden havalanıp
gözlerime konuyordu.