7 Mart 2016 Pazartesi

Kuşlar






Hiç bilmediğimiz bir yerde hiç duymadığımız sesleri dinledik birlikte. Nereye gittiğini bilmediğimiz, nereye varacağını düşünmediğimiz kalabalık bir otobüsteydik. Ankara, çatık kaşlı ayaz günlerinden sıyrılmıştı. Adeta gülümsüyordu, ya da bana öyle geliyordu. İlk defaydı kalabalıktan bunalmayışım. İlk defaydı insanlardan kaçmayışım. Sayamadığım kadar sokaklar geçmiştik, hatta bir küçük bebek dahi sevmiştik. Biraz sonra durmuştu otobüs ve biz inmiştik.


Zar-zor inmiştik o malum durakta. Ben ona bakıyordum, o ise benden uzaklara. Bir anda gözleriyle gülümsedi, nasıl anlatılır bilmiyorumki.. Gözlerinden kuşlar havalandı bir anda sanki. Doksanlarca, yüzlerce kuşlar. "İşte!" dedi. "Haydi!"

*

Elimden tutup çekerken "uçuyorum" hissine kapıldım. Belki bundandı yemyeşil çimenlere uzanınca ancak ayıldım. Durak nerede kaldı, otobüs ne kadar yol aldı.. Farkına varamadım.


Konuşmadı uzunca bir süre. Belki bir kaç dakikaydı, belki daha fazlaydı. Bulutlar, ağır aksak geçiyordu gözlerimin önünden. Sırt üstü uzanmak dedim içimden, gökyüzüne bakmak için yaratılmış olmalıydı. Kulağıma çekirge sesleri geliyordu uzaklardan. Adını bilmediğim bir koku doluyordu ciğerlerime. Dedem karanfil çiğnerdi ben küçükken, sanki o kokuya benziyordu. Ya da..

Bir anda gözleri belirdi karşımda. İşaret parmağını dudaklarıma getirdi. 'Duyuyor musun?' dedi. Kalbimi mi, demek istedim. 'Kanat sesleri*' dedi, 'Geliyorlar, kuşlar..'


-

Sessizce yürüdük bir süre. Konuşmak istiyordum onunla ve konuşmak istediğim kadar susuyordum. Kanat sesleri demişti, neden duymuyordum.

Uzaklardan çocuk sesleri geliyordu. Arasıra cılız bir köpek havlıyordu. Rüzgar da hafiften yokluyordu. Güneş nöbeti devrediyordu geceye, kuşlar uçuyordu.

Biliyordum.
Kanat sesleri içimden geliyordu
ve bir tek o duyuyordu.

Kuşlar,
gözlerinden havalanıp
gözlerime konuyordu.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder