Şimdi yazdan kalma rüzgarların ezgilerini dinliyorum bembeyaz bulutların altında.
Gözlerim bulutlara takılıyor, 'uzansam dokunacakmış gibi olma'nın zihnime nakşettiği hayallerin hatrına, uzatmıyorum ellerimi. Çünkü bulutlar, onlara dokunabilme ihtimalim kadar bulutlar zihnimde.
Beyaz ki en çok buluta, bulut ki en çok gökyüzüne yakışır içimde. Yeryüzündeki onca rezilliğin tek veziri değil mi ki bulut?
Yazdan kalma rüzgarların ezgilerini dinledim bembeyaz bulutların altında bir gün ve içimdeki karanlıklardan utanır olmuştum o günden sonra. Neden karanlıklara mahkumdu ruhumun sokakları? Neden beni zerre sevmeyenleri konuk etmiştim gönlümün saraylarında? İzzet-i ikrâmların kusursuz oluşu kaçıncı kez heba olmuştu? Kaçınçı kez düşüyordum hayata küsmenin kör kuyularına?
Derin iç çekişlerimi yırtıp attım. İç çekişler ne işe yarardı ki bulutlar ciğerlerine dolmadıkça? Izdırap kokan uykulara niyet etmedim o günden sonra. İlk adım ayakkabıları giydirdim ruhuma ve her adımda yaklaştım bulutlara.
-
"Aşk ki bulutlara dokunmaktı gözlerinde, aşk ki bulut olmaktı gökyüzünde" demişti elleri huzur kokan sevgili. Yüzüme dokununca bulut bulut olmuştu tenim. Martılar koparmıştı çığlıkları, balıklar dolmuştu ceplerine denizin.
O gün bu gün oldu.
Günaydın'lar aydınlatır günleri..
Ve kulaklarıma dokunan sesi; ılık ılık mevsim rüzgarları sanki..
Mevsim ilk bahar..
Mevsim güneş ve mevsim bulut.
"Beni sev." dedi. "Beni sev ve geçmişi unut."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder