yavaş yavaş düşüyor tansiyonun içimde,
sanırım ölüyorsun.
Burada okuyacağınız her şey aynı şeyin laciverti.
bu beni nasıl keşfetmekti böyle
oysa tarih yazmamıştı hiçbir kadın kâşifi
-
bir ıssız ada misali kuşlarımla bekledim seni
kuşlarım tek tek vuruldu,
tüfeğin namlusunda göz izim bulundu.
-
kıyıya vuran dalgalarımla bekledim seni
falezlerim giderek keskinleşti.
büsbütün kaldırıp da kıyıya vuramadım kendimi.
-
sen kaşifi ol keşfimin,
ben şairi olayım şiirliğinin.
bizden bi'şiir olsun.
dizelerinde gez.
senli an’lar oyuklarıyla dolu içim
kemirgenlerin hüküm sürdüğü bir toprak gibi
cennet kesin var olmalı senin için. olmayışının hacmi var,
yere göğe sığmıyor.
hiç tozlanmıyor içime astığım çerçeve,
eskimiyor göz kapaklarımda resmin.
tınısı değişmedi kulağımdaki sesin.
gitmekle, kalmak bitmiyor.
şimdi gelsen bir şenlik rüzgarı gibi,
ellerinde akide şekerleri.
gözlerinde buğu.
yansa şehrin ışıkları hep birden.
karanlık, ışığın olmadan dağılmıyor.
cennette olmalısın sen.
kesin cennette.
çünkü yazılmayan bir şiir,
ardında kalan kokun,
yokluğun.
zihnimin rahminde sana yazılmak için sancılanıyor şiirler
içimde burkulan zehirli öfke gem vuruyor yılkı atlarına
örslere vuruluyor kızgın demirler
hiç gitmediğim yolların yorgunluğu var üzerimde,
bacaklarım kırılıyor ayak bileklerimden
henüz esmemiş lodosların ürpertisi şehirlerimde
kanım çekiliyor sevdiklerimden
bir kenara çekilememenin çaresizliğiyle
kalem tutamıyorum
artık sen yazılmayacaksın şiirlerde
biliyorum.
bir cumhuriyet ilan ediliyor
göğüs kafesimden
kirpiklerin tarafından
devriliyor saltanatlar
zehirli düşüncelerimde
avuç içlerin tarafından
karanlık okyanus kıyılarımda henüz bilmediğim kıtalarıma
ayak basılıyor
kaşifliğin tarafından
bir tarih yazılıyor
benimle müttefik
bir işgal
kendi topraklarımdan