Yazmak başından beri esaslı mesele. Olmuyor öyle hemen kağıdı kalemi almakla eline. Şimdi ben sana neyi anlatayım bilmiyorum. Ya da neyi anlatmayım? Neresinden tutup da çevireyim cümleleri nasıl devireyim bilmiyorum. En sevdiğim şairden mi konu açsam acaba? Ya da az önce geçtiğim sokaktan mı bahsetmeliyim sana? Bakkal veli amcaya getirsem mi lafı, hani sokağın başındaki hani kır saçlı? Ben sana sevdiğim şehirleri anlatsam ister misin? Mırıldansam dinler misin sevdiğim şarkıları? Otursak seninle bir sahil kasabasında, uzaklardan kuşlar havalansa, kanat seslerini duyunca sevinsek inceden gülümseyerek. İki çay söylesek, biri demli biri açık. Sevdiğim renkleri sıralasam. Ha unutmadan sevdiğim yemekleri. Domatesli, aci biberli.
Ya da en iyisi sorsam ben sana. Uçurtma uçurdun mu mesela? Koştun mu ciğerlerin yanana kadar? Büyüdün degil mi sen de, içim çocuk desen neye yarar? Gazoz içmeyi sever misin? Benden olsun bu kez. Gel, otur. Kıralım iki lafın belini başka türlü azalır mı dertlerin bütünü. Çocukluğumdan bahsedecegim sana. Tamamdır karar kıldım sonunda.
*
Çocuktum ya hep hayal kurardım işte. Güneş olurdum bazen gecelerden korktuğum için. Şiir olurdum bazen küfürlere doyduğum icin. Bisiklet olurdum. Gemi olurdum. Kuş olurdum. Kendimden kaçmak icin kendimden başka ne varsa o olurdum işte. Susmak çare değildi de konuşmazdım pek de. E bilmiyorduk büyümeyi. Gün olur devran döner derlerdi. Gün oldu da devran pek dönmedi. Çile çektikçe bitmedi. Ben şimdi ne yazayım sana. Ucu-bucağı yok anlasana.
Birgün kayısı ağacına tırmanmıştık Fatma teyzeye inat. Bal gibi kayısı kokmuştu ellerim. Çok beddua ederdi Fatma teyze. Ama tutmazdı hiç nedense. Kağan'ın babası bisiklet aldı birgün. İki tur istedik vermedi. Bir topum vardı, kırmızı. Kestiler, sustum. Babam küfür etti her akşam sustum. Çocuktum ulan çocuktum.
Neyse. Ben sana en sevdigim şehirleri anlatayım mı ne dersin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder