Yalnız
dediler bana, incitme ihtimalinin ince hesaplarından acizdiler.
Onların
yalnızlığı başka bir dili konuşuyordu, anlayamıyordum.
Ben
sadece derdimi anlatacak kadar onların dilini biliyordum.
Tokat
gibi vuruyorlardı yüzüme 'yalnızlık' sıfatını..
Ben
ağzım gözüm diyene kadar çoktan yalnızlığımın ederini biçmişlerdi,
Bilmediğim
bir lisanın yarım yamalak anladığım kelimeleriyle, koyuydu, tenhaydı ve çaresi
yoktu..
İstiklal
Caddesi'nde 'ellerim ceplerimde' yürümektendi yalnızlığım.
-
"Öyle
ya nasıl ki sevdiğinin elini tutmuyorsa insan,
Nasıl
ki göstermiyorsa parmakların sevdiklerini uzaktan.
Ötesi
mi vardı yalnızdın işte.
Lamı
cimi olmazdı elleri ceplerinde yürümenin. Her sokağı yalnızlığa çıkardı."
-
Avaz
avaz bağırıyordum.
'Sandığınız gibi değil, sandığınız olmaya
çalışmıyordum.'
-
Ellerim
ceplerimdeydi itiraf ediyorum.
Doğrusu
görmüyordum yanımda yürüyenleri ama hissediyordum ince ince yağan yağmuru.
İtiraf
ediyorum ceplerimdeydi ellerim.
Çünküsü
şuydu işin:
Akdeniz
iklimiyle doluydu ceplerim.
Uçurtma
uçan gökler, göğe bakan kahkaha pınarı çocuklarla doluydu.
Ceplerim;
Pamuk
pamuk huzurla, martının kanatlarında getirdiği rüzgarlarla doluydu.
Serçe
parmağımı tutan bir bebek büyüyordu.
Sevdiğine
kavuşan bir adam gülüyordu.
Bir
ihtiyar ağır aksak yürüyordu..
Şimdi
onlar bağırıyorlardı avaz avaz ve ben susuyordum.
Bütün
bunlar yalnızlıksa 'Ben yalnızım!' diyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder